top of page

Huzur deyice herkesin aklında bişeyler canlanır kuşkusuz. Benim huzur anlayışım sizinkileri karşılar mı bilmem ama o hissi derinlerine kadar hissettiğime yemin edebilirim. Sanırsam son günlerde içimde biriken özlemle  o zamanlara yüklediğim değer de artıyor, bilmiyorum. Sadece sık sık o anlara geri dönmek istiyorum, buruk bir gülümsemeyle hatıramda beliriyor. Bütün gün deniz kıyısında keyif, yanımda hiç bıkmayacağım insanlar, hafif esen rüzgar ve arada canımı acıtan güneş yanıkları, akşama doğru hazırlanma telaşı ve Berfin'in duştan çıkmasını beklerken aşağıdan gelen yemek kokuları, Sedir'de sonlanan geceler.

  Denizin mavisini hala hatırlıyorum, yediğimiz yemeklerin tadını, sohbetlerin bana verdiği değişik hazzı...10 ay sonra ilk defa görüyordum onları, unutmuştum biraz belki de, ve korkuyordum ayrıca. Korkuyordum çünkü kafamda hep aynı soru içimi  yiyordu, ya eskisi gibi olmazsa? Şu an düşününce ne kadar aptalca olduğunu görüyorum, her şeyin aynı olmasını beklemek, değişimden korkmak belki de. 

 

Çok düşünmek..insanla huzur arasındaki en büyük uçurum. Çok planlamak, çok uğraşmak, olmayanı oldurmaya çalışmak. Huzur öyle şeymiş ki, planlanan her şeyi birden yerle bir edermiş, son anda plan yaptırırmış sana, bütün beklentilerin kaybolmuşken belirirmiş. Sonra gerçekten mutlu olmak için o aptalca planlara, kafandaki hesaplara ne gerek varmış dermişsin. Güzel şeyler zaten gelmesi gerektiğinde gelirmiş, hayat tesadüfleriyle göz kırparmış bize. 

 Meğerse huzuru bulmak diye bir şey yokmuş, kendiliğinden gelirmiş o, canı istediğinde azıcık görünüp gidermiş. 

PRVHT 2020

 

CHAPTER THREE: EASE

 

HUZURU NASIL BULURUZ?

© 2019 by PRVHT PHOTOGRAPHY.

bottom of page